Güneş başka enlem ve boylamlarda da üstlendiği görevi yerine getirmek
üzere; farklı coğrafyaları aydınlatacaktı, başka çocukları öpecekti, doğayı
canlandıracaktı. Peki ülkemde kazılan çukur mezarları da görecek miydi? O
çukurlarda yitirilen anaların yüreklerini ve hala soğumayan yüreklerini ve
hala soğumayan yüreklerindeki yaraları da görecek miydi? Surları tekrar
bozulmamış eski durumuna getirecek miydi? Yaşamın ona yüklediği
sorumluluklarını anımsayarak, görevini yerine getirecek miydi?
Yoksa yine sorumluluğunu unutup bir çelişki mi yaşatacaktı, hep yaşattığı
ve çoğu kez tekrarladığı gibi?
Yoksa yine doğduğu topraklara ikiyüzlü mü davranacaktı?
Yoksa utancında gizlemek için mi sularda boğulmuştu?
Yoksa yine tekrarlayarak üstlenecek miydi bu paradoksu?